12 Mayıs 1820’de İtalya’nın Floransa kentinde doğan Florence Nightingale, modern hemşireliğin kurucusu sayılır. Kırım Savaşı sırasında eğitim alan hemşirelerin başı olarak ön plana çıkmış, savaş esnasında yaralanan askerleri tedavi etmesi ile tanınmıştır.
Babasından eğitim alan Nightingale; Yunanca, Latince, Almanca, İtalyanca, Fransızca, matematik ve tarih alanları ile donanımlı, aydın bir kadın profili çizmektedir. Yaşamış olduğu dönemde hastanelerde çalışmaya hoş bakılmıyordu. Ailesi tarafından da bu tür pis, bakımsız ve kalabalık yerde olması istenmiyordu.
Ailesi izin vermediği için Florence de bu duruma kayıtsız kalmamayı seçerek çeşitli hastaneleri gezerek aslında hastanelerin steril bir ortam olması gerektiği çıkarımında bulunmuştur. Ailesinin baskısına rağmen onlara karşı durarak bir hastanede hasta bakıcı olarak işe başlayan Nightingale, hasta bakıcılığın kötü bir meslek olmadığını ve daha iyi yerlere gelmesi gerektiğini insanlara göstermeye çalışır.
Yaygın olmayan hemşireliği öğrenme ve yayma isteği
Victoria döneminde özellikle 1800’lü yılların başında hemşirelik alt sınıf bir meslekti ve saygı görmüyordu. Halk tarafından hemşirelik mesleği aşağılanıyordu. Nightingale, tüm bu yargıları ve saygın bir karakter olmasını bir kenara bırakarak kendini hemşireliği öğrenmeye adadı.
Ailesini karşısına alarak Almanya’ya gidip hemşirelik okuma kararı aldı. Hasta bakımı ve hastane yönetim eğitimi aldı. 2 yıl sonra ailesini yeniden karşısına alarak Londra’da kadın hastaların bakıldığı bir hastanede yönetici oldu.
Nightingale hemşireliği ilahi bir görev olarak görüyordu, ailesinin sürekli karşı çıkması ve bu konuda yalnız kalması depresyona girmesine neden olmuştu. 1847 yılında zihinsel çöküşünün ardından Roma’ya taşındı, burada Sidney Herbert ile tanıştı ve iyi bir arkadaş edindi.
Herbert’in savaş sekreteri ve politikacı olması etkilemiş olacak ki 1853-56 yılları arasında Kırım Savaşı’nda İngiliz ordusundaki yaralı askerlerin bakımı için 38 gönüllü hemşire ve rahibeyle İstanbul Selimiye’deki kışlada kurulan askeri hastaneye geldi. Burada hastanelerin bakımsız olduğunu ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğunu, insanların bu nedenden dolayı öldüğünü gördü.
Yoğun bir tempoyla çalışarak eksikleri giderdi ve hastane koşullarını daha sağlıklı bir yer haline getirdi. Dokunduğu her yeri güzelleştirdiği gibi ölüm oranını yüzde 42’den 2’ye düşürdü.
Savaşın zor koşullarını gece ve gündüz çalışarak yaralılara her daim baktığı için askerler tarafından “Lambalı Kadın” lakabı takıldı.
Çalışmaları basına da yansıdı ve İngiltere’nin tanınan yüzü oldu. Hastane koşullarını iyileştirmesi, ölüm oranını düşürmesi gibi çabaları onun İngiltere’de ‘melek’ ilan edilmesine neden oldu.
Florence Nightingale sadece hastalarla değil kendi hastalıklarıyla da uğraşıyordu
Kırım Savaşı sırasında hayvanlarla çok temasta bulunmasından dolayı enfeksiyon kaptı ve savaşın yarısında ülkesine dönmek zorunda kaldı. Hayatı boyunca birçok hastalıkla mücadele etti ancak asıl verdiği savaş zihinsel hastalıklarıydı. Roma’ya gitmesine neden olan depresyon dışında Nightingale bipolar bozukluğuyla da mücadele ediyordu.
Florence Nightingale yaşadığı ağır depresyondan sonra 13 Ağustos 1910 tarihinde Londra’da öldü. Hatırası ise her yıl kutlanan 12 Mayıs Uluslararası Hemşireler Günü olarak kaldı.
Başarı hikayeleri serimize ulaşmak için TIKLAYIN.
Görüşlerinizi yorum yaparak bizimle paylaşın.
Daha fazla haber için Twitter, Instagram, Telegram ve Youtube hesaplarımızı takip edebilirsiniz.